Selçuk Erim GiTMEDYA’ya Konuştu (ÖZEL RÖPORTAJ)
“Kiremitte Buz musun?” Türküsünün İlginç Hikayesi
(GiTMEDYA HABER MERKEZİ – Röportaj: Ali ARAZ, Fotoğraflar: İlyas DEMİRTAŞ)
Uşak dendiğinde akla gelen ilk türküdür belki de… Kiremitte buz musun? Gelin misin, kız mısın? Sözleri ile Ege’nin, nağmeleri ile Uşak yöresinin kültürünü yansıtır insana. Elbette her türkümüzün olduğu gibi bu türkünün de bir derleme hikâyesi var. G i T M E D Y A Haber de Uşak’ın bu güzel eserini derleyen Türk Halk Müziği sevdalısı mütevazı sanat adamı ile bir araya geldi. Biz sorduk, Selçuk Erim cevapladı.
Selçuk Erim, 76 yıllık hayatının 65 senesini Türk Halk Müziği’ne adamış emekli bir hâkim albay. Hem çalıyor, hem de söylüyor. Aslen Sivaslı olan Erim’in Uşak’a ve Uşak kültürüne katkısı asla yadsınamaz. Zira son 11 senesini tamamen Uşak’ta geçirmiş. Şimdi Uşak yarenleri ile tanışmasının öyküsünü kendi ağzından dinleyelim;
“Ben Uşaklı değilim. Ama 11 senedir buradayım, ev de aldığıma göre, herhâlde artık Uşaklı olduk. Buraya ailevi nedenler ile geldim ve 65 senedir Türk Halk Müziği ile uğraştığımdan tabi ilk yaptığım iş bağlama çalan kimdir onu aradım. Bir ipucu bulduk, o arkadaş beni ‘Uşak Musiki Derneği var’ diye bir yere götürdü. Hakikaten geniş bir topluluktu. Güzel çalışmalar oluyordu. 6 – 7 sene o grupla devam ettik. Ondan sonra bazı nedenlerle ikiye üçe bölündük. O üçten bir tanesi de bu gruptur. Bu grup Baltalı Köyü ağırlıklıdır. Ben de buraya geldim. Her hafta pazartesi günleri bu bulunduğumuz binada çalışmalarımız oluyor. Sene sonu da bir konser veririz. Halka açık. Böylece o yılı değerlendirmiş oluyoruz. Gayemiz gençleri Türk Halk Müziği’ne alıştırmak, kahve köşelerinden kurtarmak. Ben de zaten 60 senedir bu yaşımda uğraşmamım nedeni o… İki kişiye bu zevki aşılayabilirsem ne mutlu bana.”
Türk gençliğinin Batı müziğine daha ilgili olduğunu söyleyen Erim, Türk Halk Müziğini sevdirmenin farklı bir yolu olduğunu vurguluyor.
“Gördüğüm kadarı ile maalesef batı müziğine bir meyil var. Kabahat birazda Türk Halk Müziği’nde olanlarda, herkes çekiliyor. Yani biz onların gelmesini beklemeyeceğiz, biz onların ayağına gideceğiz. Ben bu yaşımda beş altı yaşında çocuğu oturtup bir iki türkü okutmaya gayret ediyorum. Kulağı dolsun. Ama maalesef radyo sanatçılarımız veya sanatçıların yanına bile yanaşamazsınız. Böyle olduktan sonra Türk Halk Müziği’ni yayamayız. Bir de liseyi bitirdiğimde gazetecilik yapıyordum. Eskişehir’de Muzaffer Akgün ile bir röportajım oldu, aynı suali ben ona sordum. Dediği şu; ‘Bağlamayı köylünün elinden alacaksın’ dedi bana ve çalanları gösterdi. Alpagut kardeşler vardı, işte şu Akademi’de okuyor, şu Siyasal’da okuyor. Onları göstermişti, o lafını hiç unutmuyorum. Ama bugün maalesef yüksek tahsil gençlerimizde bağlamaya meyil yok.”
Selçuk Erim adeta bir derya. Sohbet uzadıkça daha da zevkli bir hale geliyor. Yılların birikimi ve tatlı dili ile hatıralara dalarken, “Kiremitte buz musun?” türküsünü nasıl derlemiş olduğunu soruyoruz. “İnsanı derin bir hüzne sokan bu eserin derleme hikâyesi nedir? Ve Erim anlatmaya başlıyor;
“Bayağı derin bir hikâyesi var. Ankara Hukuk’ta okurken, 1958 – 1959 yıllarında Uşaklı Ali (Baykal) isimli bir arkadaşla tanıştırdılar. Benim merakımı gördü. ‘Ninem bir türkü okurdu’ dedi. Pek radyoda da duyulmuyor. Daha henüz derlemeye başlamamıştım, o zamanlar. ‘Nedir?’ dedim. Şöyle mırıldandı. Çok hoşuma gitti türkü. Şimdi ben nota bilmiyorum. O bana öğretiyor yatıyorum sabah kalkıyorum türkü gitmiş aklımdan. Ali gel… Oğlan bıktı. Altı ay çalıştık böyle. Ondan sonra, neyse biraz kavradım ondan sonra üzerinde kendim de uğraştım. Bunu Ahmet Sezgin’e, rahmetliye vermek istiyordum ama rahmetli randevuya o gün gelemedi. Tesadüfen Saniye Can geldi. Ona sordum ben ‘Ahmet Sezgin nerede?’ diye, ‘Ne yapacaksın?’ dedi. ‘Bir türkü var, ona vereceğim’ deyince, ‘Bana ver’ dedi. Bir şey diyemedim, evine gittik. Grundig TK 44 şeyler vardı o zamanlar teypler vardı. Ona okudum. Onun da notası yoktu rahmetlinin. Defalarca üst üste ara vermeden okudum. Epey çalıştık, fakat veren arkadaş saz çalmadığından, pek okuması olmadığından bir hatayla vermiş bana. Girişte es varmış ben de aldığım gibi okudum. Fakat bir tuhaflık hissediyorduk. Ondan sonra, rahmetli Mustafa Özgül, Rıfat Balaban, Recai (Başaran) bir yerde toplandık. Bir türlü çözemediler onu, ben nota bilmiyorum. Ondan sonra dediler ki, ‘Biz bunu Emin Aldemir Hoca’ya’ soralım. Ona götürüyorlar, ‘Ya diyor bunun girişinde 9/8’lik es var’. Çok güzel türkü diyor. Öylece Saniye Can’a vermiş oldum. Arkasından İstanbul’a gittim. O zamanlar Fatma Türkan (Yamacı) çok sevdiğim, takdir ettiğim bir sanatçıydı. Radyo evinde onu buldum. Durumu söyledim ‘Hocayı çağıralım’ dedi. Hoca dediği de Ahmet Yamacı, evlilerdi o zaman. Hoca geldi. ‘Kardeşimiz’ dedi, ‘Bir türkü getirmiş’. Hemen beni stüdyoya aldılar. Bir saz getirdi, benim iki kolum boyunca, kolum zor yetişiyor. ‘Heyecanlanma’ dedi, ‘Sen bir şöyle çal’ dedi… O da çok beğendi, hemen orada notaya aldı ve radyoda Emin Aldemir notaya aldığı halde, Ahmet Yamacı kendi adını vermiş. O türkü öylece yayıldı, plaklar oldu. Yıllar geçti 40 – 45 sene sonra ben buraya geldim. İşte bu derneklere katıldım. Dedim, ‘Ya çok sevdiğim bir Uşak türküsü var onu bir dinleyeyim’, ‘Ne o?’ dediler. ‘Kiremitte buz musun?’, ‘O bizim değil, Safranbolu’nun’ dediler. Öyle ağrıma gitti ki, ben yıllardır uğraşmışım. Bu memlekete kazandırmışım. Ben ona, Sivas türküsü diyebilirdim, memleketim. Eskişehir diyebilirdim, demedim. Buna rağmen Uşak’tan muhalefet gördüm. Atladım İstanbul’a gittim, Mesam denen yere… Orada dediler ki ‘Yasaktır, onu size çalamayız’, ‘Ya sözlerini bir bana verin’ dedim. Sözlerini getirdiler. İlk iki satırı tutuyor. Kalan kısmı tutmuyor ve nakarat var onda. Benim verdiğim türküde nakarat yok. Neyse bunu nihayet Uşaklılara kabul ettirdim. Mücadele ede ede… Şimdi benim adımla TRT’de de okunuyor, burada da okuyorlar. Ama internete girerseniz, dört beş çeşidi var. Herkes sahiplenmiş. Benden ziyade bu artık Uşaklılara düşüyor, ben görevimi yaptım.”
Türk Halk Müziği’nin en güzel örneklerinden biri olan “Kiremitte buz musun?” türküsü bugün bir Uşak türküsü olarak biliniyor ama ardındaki hikâye ve mücadele de hayli ilginç. G i T M E D Y A Haber de bu türküyü derleyen ilk ağızdan yaşananları dinleme şansını yakalıyor.
Kiremitte buz musun?
Gelin misin, kız mısın?
Yarın size varacağım,
Evde de yal(ı)nız mısın?
Yan(Gel) Osman’ım Yan(gel).
Deniz Üstünde Biber,
Kayıklar Gelir Gider,
Ne Mektup Var, Ne Haber?
Yüreğim Yanar Gider,
Yan(Gel) Osman’ım Yan(gel).
Şu Binanın Üst Yanı,
Altı Berber Dükkânı.
Teskereli Geliyor,
Hacılar’ın Osman’ı,
Yan(Gel) Osman’ım Yan(gel).