Teknolojinin gelişmesiyle birlikte unutulmaya yüz tutmuş meslekler arasına her geçen gün bir yenisi daha ekleniyor. Bunlardan biri de, hiç şüphesiz terzilik. Eskiden sipariş üstüne kıyafet diken ve siparişleri yetiştirmeye zorlanan terziler, şimdilerde pantolon paçası dikme, bozuk fermuarları tamir etme, kıyafet daraltma vb. gibi işlerle ayakta durmaya çalışıyor. Giyim sektöründeki gücünü zamanla yitiren terziler, daha çok çarşaf, sofra, masa ve koltuk örtüsü dikme gibi alanlarda hizmet sunmaya başladı. Eskiden aynı zamanda hem üreten, hem tamir eden terziler artık daha çok tamir eder hale geldi. Hazır giyimin sunduğu çeşitlilik ve kolay ulaşılabilirlik gibi etkenler de insanlara cazip gelince, terzilerin hitap ettiği kitlelerde de farklılıklar yaşandı.
Tüm yaşanan değişime rağmen aslında terzilik kent yaşamındaki tempoya uygun çözümler de üretiyor. Belli standart kalıplara uygun olmayan beden tiplerine göre elbise üretmek de terziliği hazır giyim sektörüne göre daha avantajlı kılıyor. Hazır giyimde yaz mevsimi, kış mevsimi indirimi, kampanyalar olurken, terzilikte el emeği olduğu için, bu tip indirimler, kampanyalar yok. Uşak’ta yıllarını bu mesleğe verenlerden biri olan Yılmaz Taşçı mesleğin geldiği noktayı GiTMEDYA’ya anlattı.
Taşçı, zanaatkarlara yönelik devlet teşviklerinin olmaması ve usta-çırak ilişkisinin ortadan kalkmasının terzilik mesleğinin önünü tıkayan en önemli nedenler olarak sayıyor.
“Bizim zamanımızda çıraklık çoktu. Şimdi çıraklık kalmadı. Şimdiki iş yerlerine, terzilere bakıyorum da hiç kimsede çıraklık yok. Daha önce dikim işi çoktu ondan da olabilir. Eski döneme baktığınız zaman, dikimler azaldı tabi haliyle. Bunda hazır giyimin de etkisi oldu. Bir, iki işçi çalıştırsak daha iyi olmaz mı? Sigortalı bir işçi çalıştırsak. Hem onların açısından iyi olur hem bizim açımızdan. Bir kişiye ekmek vermiş olacağım, herkes birer ikişer kişiye ekmek vermiş olsa; Ne olur? İşsizlik azalır. Hem onlar kazanır, hem biz de rahatlarız. Bu durumda ustalık-çıraklık iyi olurdu. Yani bir meslek öğrenme, bizden sonra gelecek nesillerin yetişmeleri için iyi olurdu. Eski kalfalar da şimdi usta oldu. Yetiştireceğimiz kimse de kalmadı. Bizden sonra, bizi temsil edecek kimse kalmadı. Bir kalfa, çırak yetiştirmek isterdim, ama maalesef yok. Nasıl olacak bilmiyorum. Biz bu yaşa kadar geldik. Bizi götürür de bu iş, gelecek nesiler önemli bizim için.”
Kendisinin yetiştiği dönemde de usta-çırak ilişkisinin olduğunu söyleyen Taşçı, günümüzde şartların çok daha iyi olduğunu, çalışan gençlerin hemen sigortalı olmak gibi bir avantajları bulunduğunu da hatırlattı. Taşçı, özellikle de herhangi bir zanaati öğrenmekten kaçan gençlere da sitem de ediyor:
“Şimdiki gençler, ilk önce kaç para vereceksin diyorlar. İşi beğenmeme, maaşı az bulma gibi nedenler de var. Şimdi 18 yaşına girmiş bir kişi hemen arabam olsun, evim olsun diyor. Yani maddi çıkarlar ön planda. Eskiden bir şey öğrenmek için azimli olunuyordu. Paraya fazla tapılmıyordu. Şimdi maddi kaygılar hâkim. Ayrıca çıraklık eğitimi adında açılan okullarda çıraklık eğitimi alıp çalışmayan elemanlar da, meslek öğrenmeden okulu bitiriyorlar. 18 yaşından sonra da meslek öğrenmede biraz zorlanıyorlar”.
Haber: Ebru ALTINTAS Fotoğraf: Metay ŞİMŞEK