Uşak Üniversitesi’nin genç sınıf öğretmeni adayları, Uşak 1 Eylül İlkokulu sınıf öğretmenlerinden İlker Akgül ile gerçekleştirilen “Etkili Sınıf Öğretmeni Olmak” adlı söyleşide buluştu.
Uşak’ta yapılandırdığı Değer Bilinçlendirme Sınıfı ile birçok projeye imza atan Akgül, önceki yıllarda öğrencileriyle Çanakkale Türküsü’nü işaret dilini kullanarak Çanakkale Anıtı’nın önünde seslendirdi. Öğrencilerine kodlama eğitimi de aldıran Akgül, kodlama alanında Türkiye çapındaki birincilikler elde ederken, Hollanda Büyükelçisi Erik Weststrate’i Bir Eylül İlkokulu’nda misafir ederek dikkatleri üzerinde topladı. Çok yönlü kişiliği ile hem özel hayatında hem de kendi camiasında saygın bir yer edinen İlker Akgül, aynı zamanda kendi gelişimine daha fazla katkıda bulunabilmek için Uşak Üniversitesi GiTMEDYA RTV Programcılığı Programında da öğrenciliğine devam ediyor. Dahil olduğu pek çok faaliyet ve proje ile eğitim camiasında tanınan bir sima haline gelen Akgül işte bu tecrübelerini sınıf öğretmeni adayları ile paylaşmak için Uşak Üniversitesi, Güzel Sanatlar Fakültesi, Mustafa Kemal Paşa Amfisi’ndeydi. Öğretmen adayları ile bir araya gelen İlker hoca “Öğretmen nedir?, Öğrencilerle nasıl iletişim kurulmalıdır?” gibi birçok konuda meslektaş adaylarına tavsiyelerde bulundu. Özellikle “öğrence” adını verdiği kavram üzerinde duran Akgül, öğrencilere yönelik yaklaşımından bahsetti:
“Ben hayatımın her alanında keyif almıyorum. Çocuklar da böyle. Hayatlarının her anını eğlenerek geçiremezler. Bunun tersi bir bilinçle yetişen çocuklar daima eğlenmeye odaklanıyorlar. Tamam eğlenelim ama öğrenme nerede? Ben de kendimce bir kavram geliştirdim. ‘Öğrence’. Öğrenme ve eğlenmeyi bir arada gerçekleştiriyoruz.”
Derslerini blok olarak işlediğini söyleyen İlker hoca üniversite öğrencilerine yöntemini anlatırken küçüklerin sıkılmasının önüne nasıl geçtiğini de ayrıntılı olarak anlattı:
“Ben dersleri blok işliyorum. Matematik günüm, hayat bilgisi günüm, Türkçe günüm ayrı. Herkes çocukların sıkılıp sıkılmadığını soruyor ilk olarak. Neden sıkılsınlar? Çocuk altı saat beden eğitimi işlerken sıkılmıyor da altı saat matematik işlerken mi sıkılacak? Tabi ben dersleri harıl harıl işlemiyorum. Sabahları gelir öğrencilerle sohbet ederim ilk dersin bir on beş, yirmi dakikası. Onların nabzını yoklarım. Bakarım öğrenci modunda mı, enerjisi nasıl? Hepsi her zaman mutlu olamazlar, size tavsiyem direkt derse başlamayın. Biraz öğrenciyi yoklayın. Enerjisi yerinde değilse onu yükseltin. Ben bazen sabahları hepsiyle tek tek tokalaşır, nasıl olduklarını sorarım. Öğrencilerle iletişime geçtikçe onların ilgilerini üzerinize toplarsınız. Sınıfın Tarkan’ı siz olmak zorundasınız. İlk ders sohbet eder konuya ufak bir giriş yaparım. Zaten teneffüs gelir. Hadi ikinci ders biraz konuya odaklanır çocuklar yine teneffüs gelir. Üçüncü ders iyice adapte olur son derslerde de konuyla ilgili soru çözeriz. Çocuklar bir sonraki haftaya kadar rahat olurlar. Her gün aynı ders için ödev vermem. Derste konunun çoğunu işlerler zaten. Ödevleri de ya derste işlediklerimizin neredeyse aynısı olacak şekilde ya da derstekilere yakın şekilde veririm. Siz de böyle yapabilirsiniz. Çocukları ilk ödevlerden zorlamayın. Çocuk başarılı olmanın tadına baksın. Derstekinden daha zor bir ödevle karşılaşmasın, hevesi kırılmasın.”
Öğretmenlerin yaptığı en büyük hatalardan birinin öğrencinin hayatına müdahil olmaya çalışmak olduğunu vurgulayan Akgül öğretmen eğer böyle davranırsa; öğrencinin yaşadığı her olumsuzluğu kendine mal etmeye başladığına işaret etti.
“Hiç kimse anne babayı sorgulamıyor. Öğretmen evlere kadar dahil oluyor. Veli ile çok fazla iletişime giriyor” diyen İlker hoca, “Öğrenciyle de veliyle de gerektiği kadar ortak olmalıyız. Aile her şeyle ilgilenen öğretmenle karşı karşıya kalmamalı. Sizler gerektiği yerde dahil olmalısınız. Her olayın kahramanı siz olamazsınız” diye konuştu.
Her konu için materyal bulma çabasının abartılı bir hal aldığının altını da çizen İlker Akgül “Materyal üretebiliyorsanız, tabi üretin. Ama buna mecbur hissetmeyin. Eğitim materyal üretme zorunluluğuna indirgenecek bir konu değildir. Bu şekilde devam eden sistemde materyalle ders işlemeyen öğretmen, öğretmen değildir gibi bir algı oluşuyor. O zaman sınıfta çiğköfte yoğuran öğretmen iyi ders mi işliyor? Buna karşıyım” dedi.
Haber-Fotoğraf: İmran Baran