Uluslararası savaş fotoğrafçısı ve belgesel film yapımcısı Coşkun Aral Atatürk Kültür Merkezi’ndeki söyleşinin ardından GiTMEDYA’nın sorularını yanıtladı. “İstanbul’a Dokun” adlı belgeseli 3 boyutlu olarak çeken Coşkun Aral, bu çekimlerin ayrıntılarını anlattı. Türkiye’de ilk kez böyle bir çalışmaya imza attıklarını belirten ünlü belgeselci Aral şöyle konuştu;
“3D bir beyin yanılması. Bir boyut katıyorsunuz çektiğiniz fotoğrafa. Bu 100-150 yıldan beri var olan bir şey. İnsanoğlu bunu düşünmüş ancak beynin böyle bir yanıltmaya girdiğinde baş ağrısı söz konusu olduğu için, uzun soluklu filmler yapılamamış. Yeni çıkan bilgisayar teknolojisiyle bunun yapıldığını fark ettiğimizde ekip arkadaşlarım ile birlikte bir belgeselde denedik.” dedi.
Coşkun Aral 3D çalışmalarda kontrastın çok önemli olduğunu vurgulayarak maliyetin de bu nedenle yüksek olduğunu belirtti. “Talep fazla olmadı çünkü televizyonlar sonuçta bir sanayi gözlük sayısının buna göre hesaplanması gerekiyor. Herkesin gözlük takma olasılığı biraz maliyetli olunca birden bire o projeler durdu” diyen Aral, talep ve sponsor olursa yeniden 3D çalışabileceklerinin altını çizdi.
“Toplum Belgesel İzlemiyor”
Coşkun Aral, Türk toplumunun eğlence programlarına belgeselden daha çok önem verdiğini söyleyerek rating unsurunun ortaya çıkardığı acı tabloyu yorumladı.
“Herkes izlediğini söylüyor ama ne yazık ki daha farklı alanlardaki programlara daha çok meyilli oldukları için reklamcı bile onları dikkate alıyor. Bir eğlence programının bir saniyesine bin lira verilirken, bir belgeselin bir saniyesine bir lira veriliyor. Yani bin misli bir fark var. Bu da bizim milletimizin belgesele verdiği değerin ölçeği.”
Hali hazırda üzerinde çalışmakta olduğu Suriyeli mülteciler konusundan da bahseden Coşkun Aral bu tür sosyal meselelerin önemine atıf yaptı. Yaklaşık 7 yıldır bölgede yaşanan iç savaşın Türkiye’ye olumsuz etkilerine dikkat çeken Aral, dinleyicilere konu hakkındaki tecrübelerini aktardı.
“O insanların topluma getirecekleri olumlu olumsuz değerlendirmeleri çok ciddi hesaplamamız gerekiyor. Yani ekonominin bozulması, onların sürekli beklentiye girmesi toplumsal travmalara yol açabilir. Bütün bunların konuşulması lazım. Bunlar yapılırken, kötü tahminleri söyleyeceğiz ama iyilerin de ona göre hesaplanması lazım. Yani ben yaptım oldu. Ben doğrusunu biliyorum diye bir şey yok. Gariptir, İsveç hükümeti tarafından bir yıl boyunca misafir edildim. Suriyelilerle ilk kez karşılaşıyorlar. Onlara ilişkin gözlemlerimi dinlemek üzere çağırdılar beni. Biz vatandaş olarak bizi yönetenlere üsluplarımızla hiçbir zaman sertleşmeden, doğru verilerle eleştireceğiz. Bizim vatandaşlık hakkımız çünkü. İnsan aklı, bazılarının siyah dediği şeyi, içinde koyu siyah da olabilir, griye de dönüşen siyah da olabilir. Başka noktacıklarla, başka renkleri de kapsayabilir. Demokrasi kültüründe dinlemek var. Bugün üniversite ortamlarınızda sizin savunduğunuz tezi çürüten başka bir tez çıkabilir. Birbirinizi anlamanız ve dinlemeniz gerekir. Aksi halde yaşananlar ortada. Ama eğer bu yapılırsa öncelikle siz belgeselciler olarak yaşadığınız coğrafyayı iyi tanıtırsanız, Türkiye gerçekten hak ettiği yere gelir.”
RTV Öğrencilerine Tavsiyeler
Yeni projelerinden de bahseden Coşkun Aral, Görsel İşitsel Teknikler Ve Medya Yapımcılığı Bölümü Radyo ve Televizyon Programcılığı Programı öğrencilerine de tavsiyelerde bulundu. Öncelikle okulunuzun kıymetini bilin diyen Aral, artık bilgiye ulaşmanın çok kolay olduğunu hatırlatarak şöyle konuştu;
“Belgeselin de çok farklı tarzları, alanları var. Neye meraklıysanız kendinizi nerede iyi hissedecekseniz önceden araştırma yapmanız gerekiyor. Belgesel öncelikle bir araştırma zeminidir. Bunları film tekniğiyle buluşturacak bir senaryoya çevirmek lazım ve onlar da bunları çekecek. Bütün bunlar çok ciddi ekip çalışması gerektiriyor. Bir maliyet gerektiriyor. Buna ilişkin size destek verecek sektörleri bulmanız gerekiyor. Tek başına fotoğrafçı olarak çalışan bir kişiydim. Maliyeti çok düşüktü. Belgesel dediğiniz anda maliyet kat ve kat artıyor. Bütün bunları yaparken öncelikle uşaktan başlayın yani üniversiteniz burada. Buranın var olan değerlerini başkasına nasıl anlatabilirim onu öğrenmemiz gerekiyor. Yani uşaklı zaten buraya geliyor burada ne yendiğini biliyor ama ben uşağı nasıl farklı gösterirsem daha ilginç olabilir. Biz bugün bir fotoğraf müzesindeydik ben fotoğraflardan bir tanesine baktım muhteşem. Bütün projelerde olmak var yeri geldiğinde de eğer siz bir mimarsanız çeviriciyseniz sayın başkanın böyle bir olumsuzluğu da var demektir. Çünkü her şeye biat eden anlayış o da kötü yanlışı üslubuyla doğru temel bilgilerle vermek lazım. Zaten dünyadaki üniversitelerin kuruluş amacı bu. Üniversiteler bugün dünyadaki en büyük buluşu yapan yerler oluyor. Üniversiteler iyi ki var. Sizler iyi ki varsınız. Siz de bu işi belgesele dönüştüren kişiler olacaksınız. Ne mutlu size.”
Haber: Aydan SAYGIN Fotoğraflar: Erdem EREN